psycodel
30 Aralık 2010 Perşembe
Farkınd- ALIK
İri Adam
Ne istediğini bilmek ve bunun üstüne düşünmek. Aha böyle yazınca çok mantıklı yapılması gereken bir hayat felsefesi hatta mutlak doğru gibi görünüyor. Belli bir yerden sonra çok usandırıcı oluyor. kAoSla yaşayan dünyada plan yapmak yine KaOsa hizmet ediyor. Düşüncenin şekillendirici bir gücü var mı gerçekten? Belli olmayan şeyler için belirsizlik kıvam arttırıcı etkisi yapıyor gibi. Kötü bir şey ise içini daha çok kemirir. İyi bi şey ise sürpriz olur. Off süper oldu dedirtir, keyfi katlanır. Zaten belli olan şeylerin verdikleri sıkıcı his hatta verdikleri sıfır his insanı kaybediyor. Sonra buna monotonluk deniyor. Peki ilk cümle neydi. Sadece eylem olarak istemek, bilmek ve düşünmek. Bilmeyi atarsan hayal kurmak olur. Olabilitenin mutluluğu.Düşünmeyi atarsan ne olur ki? Bilmek ve istemek aslında çaresizliği çağrıştırıyor. İstemeyi atarsan bezmişlik hissi verir. Bilmek ve düşünmek. Duyguyu veren istemek oluyor bu üçlüde. Ders anlatır gibi oldu. Bahçeli Hocama burdan karışık düşünme dersleri için teşekkürler. Bu da farketmez. Asıl eğlenceli olan düşünmediğin henüz isteyemediğin iyi bir şeyin bir anda olması. O da bana hiç olmuyor. Hayat bana dedi ki sen düşünebiliyorsun üzgünüm düşün bul ve çabala. Ancak o zaman bir şey elde edebilirsin benden. ''Peki adalet nerede?'' dedim. Düşünemeyenler fasulyeden mi yaşıyor. APAÇİ OLUP ŞAHİNİMLE MUTLU MU OLAYIM?'' diye serzendim.
Hayat dedi ki: Arı bal yapabilirken ayı onu çok sevse de yapamaz. Ama aralarında sadece 1 harf fark var. Adalet siz insancıkların yarattığı bir kavram o ne ki? Sadece olduğun varlıksın ve dünyan senin algıladığın şeylerden ibaret. O yüzden sus ve işini yap.( sus ve öp diyecek hali yok. Ah jessika alba ah!....)Ben de iyi peki zenci yow dedim. Çünkü bana Morgan Freeman’ı hatırlatan bir zenci bilgeliğiyle konuşuyorsun seninle baş edemem. Artık bi yer göstereceksin yuvarlanıp gideceğiz içinde dedim. Olduğumdan memnunum da şu olduğuma bi kıyak ne zaman geçilecek ki ? Tanıdıklarım var senin de bi gün işin düşer dedim. Güldü. Ve bende güldüm . Havayı yumuşatmak için espri yapmak hayatta hep söken bir şeydi zaten. Kendimi filmlerde son çare olarak kızdırdığı iri adamı güldürmeye çalışan tıfıl karakter gibi hissettim. Olsun bu da farketmez. Hep iri bir adam olmuştur. O da onun görevi işte. Hişş usta, o değil de hadi yaparsın bi kıyak be....
Bir Verem Taraması Hikayesi
Son zamanlarda başımdaki en büyük uğraş askerlik olayı. Şubeye git, form doldur, evrakları tamamla gel. Evraklar kolay fakat içlerinden biri gerçekten komik. Verem taraması belgesi. Hala verem olan var mı? Ben onu en son 74 yılında Hülya Koçyiğit oldu sanmıştım. O da rol icabıydı. Ediz Hun'u keklemek içindi. İnce hastalık falan. Taramaya gittim sabahın köründe suratsız bir abla beni karşıladı. Röntgenci gibi bir tipi vardı. Sevimsiz... Sonra anladım ki gerçekten röntgenciymiş. İçeri geç dedi. Geçtim. Soyun dedi. Soyundum. Ses tonu adeta üzerindeki beyaz önlüğü çıkarıp saçlarını salacak ve latex kedi kadın kıyafetiyle beni kırbaçlayacakmış gibi geliyordu. Ya da insan beyni çok garip ki bu cümlelerden sonra böyle şeyler olabileceğini, aslında gerçekten böyle şeyler olduğunu söylemek için en olmadık yerde bunları hayal ettiriyor. Neyse sonra beni küçük bir bölmeye soktu ve yaslan dedi. Hoppala! Şimdi yaslan burada söylenebilecek fiiller içinde oldukça garip kaçtı. Gövdemi soğuk metal duvara yasladım ve ayıldım. Taze röntgen cihazı radyasyonunu içime çektim. Ciğerlerim o anda bayram etti. Her gün resmimiz çekilmiyor abi az biraz sırıtalım biz de dediler. Sonra her şey bitti. ''Çıkın, bitti.'' dedi latex röntgenci abla. Eh ben de çıktım gittim . Karnım açtı bir tavuk döner alayım dedim ama sabahın köründe alternatifsiz olan poğaça ve simit düeti yedim. Bir kere toplum içinde soyunduktan sonra insan ona da alışıyor. Blog yazmak da düşünsel bir soyunmaya benziyor. Aslında bu yazıyı da çıplak yazdım demeyeceğim tabii ki... Soğuk valla.
29 Aralık 2010 Çarşamba
Selamsızlık
İnsanlar sadece dizilerde kendi kendine konuşur. Ama kendi kendine yazmanın bundan bir farkı var mı bilmiyorum. Ufak çapta bir şizofreni belirtisi hayatıma renk katabilir diye uzun zamandır hep blog yazmak istiyordum ama bir türlü fırsat bulamadım. Yine uykusuz geçen gecenin sonundaki sabahlama kafasında, yağmurlu bir sabahta bunu başardım. Gözümün önüne Morgan Freeman geldi ve tok sesiyle '' Write your feelings ,son. You'll be relieved.'' dedi. Bilgeliğin filmlerdeki adı zencilerin kralı bunu dedikten sonra başka çarem kalmadı. Eh işte arada yazarım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)